Cumhurbaşkanlığı Forsu
Siyaseten kendisini kanıtlamış olan siyasi
birliğin simgesi bayraktır. Bizde, değişik dönemlerde, davul, hutbe, para
bastırma gibi unsurlar da egemenliğin simgeleri olarak kullanıldı. İngiliz
asilzadeleri ailelerini simgeleyen armalar kullandılar, halen kullanıyorlar. Bugünkü
Birleşik Krallık da monarşiyi simgeleyen bir arma kullanıyor. (Royal Standard,
Royal Arms) Birleşik Krallığa bağlı İskoçya, Kuzey İrlanda ve Galler’in
birbirlerinden nüanslarla ayrılan armaları var. Osmanlı hanedanı da zaman zaman
değişen bir arma kullandı. Osmanlı armasında, Osmanlı ve Hilafet Sancaklarının -ki birisi yeşil, diğeri kırmızı iki
sancaktır, birbirlerine karşı çatılmış bir halde dururlar, üzerlerinde birer ay
vardır- tam ikisi arasında ve fakat biraz yukarıda padişahın tuğrası bulunur.
Bunları, tarih boyunca kullanılmış çok sayıda savaş aleti çevreler. Alt kesimde
devlet nişanları resmedilmiştir.
Bilecik Belediyesi, herhalde 2010 yılı sonrası olmalı, bu Osmanlı armasının, daha da
kalabalıklaşmış görünen, “üç boyutlu bir heykelini” dikmiş. Tam da şu anda
işgal ettiği tarihi bir binanın önündeki küçücük alanda. Fena mı olmuş?
Bilemedim... Bilecik Belediyesi, benim gençliğimde, yani 1950’lerde, -hayır,
annemin, babamın çocukluklarında- Türkiye’nin birkaç yatılı orta okulu olarak
kullanılagelen bu Osmanlı yapısını bir müze haline getirilip de o müze içinde
sunulsaydı bu Osmanlı arması, daha mı fena mı olurdu?
Nostaljiyi bırakıp konuya dönelim.
Hanedan gitti... Cumhuriyet için de illa bir
armaya ihtiyacımız olmalı mıydı? Adı bu kez neden arma değil de fors oldu? Devleti
simgeleyen bir bayrak yanında fors ne anlama gelmektedir?
Bu soruların cevabını Cumhurbaşkanlığının
internet sitesinde arayabiliriz.[1] Ancak,
Cumhurbaşkanlığının internet sitesinde forsun tarihine ilişkin doyurucu bir
bilgi yoktur. Verilen teknik bilgiler yanında, 25 Kasım 1925 tarihinde Türk
Tarihi Tetkik Cemiyetinin fors yerine Cumhuriyet Arması kavramını kullandığı,
ancak bunun öncesi ve sonrası ile ilgili bir bilgi ve belgeye ulaşılamadığı
anlatılmaktadır. Sitede verilen bilgilere göre, 16 yıldızdan 9’u eski (Orta
Asya) Türklerin sancaklarında kullandığı 9 tuğu, 7 yıldız ise Anadolu
Türklerinin sancaklarında kullandığı 7 tuğu temsil etmektedir. Forsun, zaman
içinde değişikliklere uğradığı anlaşılıyor. Forsun tanımını yapan ilk belge 22
Ekim 1925’te çıkarılan Sancak Talimatnamesi. Fakat, ilginçtir, forstaki güneşin
Türkiye Cumhuriyeti’ni, 16 yıldızın ise bağımsız Türk Devletlerini temsil
ettiği görüşünü, ilk kez, 1969 yılında, Harita Yüzbaşı Akib Özbek Türkiye Cumhurbaşkanlığı Forsu ve Taşıdığı
Anlam isimli kitabında ortaya koymuş. Bu görüş izleyen yıllarda kabul
görmüş. Bu çelişkilerin, sancak, arma, flama, fors kavramlarının birbirlerinin
içinde gelişigüzel kullanılmasından kaynaklandığını düşünebiliriz.
Fors, 1978 yılında bir değişiklik
geçirmiş, son halini, 1936 tarihli Türk Bayrağı Kanununu değiştiren 22 Eylül
1983 tarihli kanuna dayanılarak çıkarılmış olan 25 Ocak 1985 tarihli Tüzük ile
almış. Tüzükte, forsun ölçüleri, güneş ve yıldızların rengi, ayrıca nasıl
kullanılacağı, -örneğin masanın sol gerisine konacağı- belirtiliyor. Gerek
kanunda gerekse tüzükte, 12 Eylül 1980 askeri darbesinin “ara-resmi”
ideolojisinin izlerini görmemek mümkün değil.
Cumhurbaşkanlığı forsundaki onaltı yıldız
tarih boyunca kurulmuş bulunan bağımsız Türk Devletlerini simgeliyor. Bu
devletlerden ilk dördü Hun İmparatorlukları. (Büyük Hun, Batı Hun, Avrupa Hun,
Ak Hun.) Diğerleri sırasıyla Göktürk, Avar, Hazar, Uygur, Karahanlılar,
Gazneliler, Büyük Selçuklular, Harzemşahlar, Altınordu, Timur, Babür ve Osmanlı
Devletleri. Bir daire çevresinde yıldız şeklinde sıralanmış olan bu devletlerin
merkezinde bir güneş var ve Türkiye Cumhuriyetini simgelemekte. Devletlerin
kuruluş ve yıkılış tarihleri de veriliyor. (EK X)
Türkiye Cumhuriyeti Kültür Bakanlığının
yayınladığı bir kitap, onaltı bağımsız Türk Devleti saymanın güç olduğundan söz
ediyor ve tarihi belgeler ne kadar
zorlansa da Türk Devletlerinin sayısını 10’un üstüne çıkarmanın mümkün
olmadığını yazıyor.[2] Fors oracıkta dururken, devletin Kültür
Bakanlığının böyle bir kitabı yayınlaması ilginç değil midir? Kitabın 1993
yılında yayınlandığını ayrıca belirtmeliyim.
Aslında, Cumhurbaşkanlığı forsunun benimsediği
devlet merkezli yaklaşım açısından bakılınca, Türk Devletlerinin sayısını
azaltmak yerine artırmak da mümkündü. Tarih kitaplarının “beylikler” adıyla
andığı öteki Türk siyasal birlikleri, hatta Tabgaç, Türgiş, Özbek, Karluk,
Avar, Peçenek, Kıpçak, Sabar... Devletleri de alınabilirdi listeye. Liste dar
tutulunca (!?) Kirman, Suriye, Irak Selçuklularını yok saymamızda bir sakınca
olmayabilir. Asıl önemli nokta, Anadolu Selçuklu Devletinin listeye alınmamış
olması. Bu yokluğu, Büyük Selçuklu Devletinin devamı sayılmış olması ihtimaline
bağlayabiliriz. Ama o zaman da Büyük Selçuklu Devletini 1157’de bitirmeyip hiç
değilse yüz yıl kadar daha yaşatmak gerekirdi. Forsta Akkoyunlular, Safeviler,
Kölemenler (Memlukler) de yoktur. Akkoyunlu Uzun Hasan’ı 1473 yılında
Otlukbelinde, onun sulbünden gelen Şah İsmail’i 1514 yılında Çaldıran’da
yendiğimiz, Memlukları 1517’de yıktığımız için mi yok onlar listede? Anadolu
Selçuklu Devleti onaltı Türk Devleti arasına sokulmamıştır ama, 1402 yılında
Yıldırım Bayezit’i yenip Anadolu’yu tarumar eden ve Osmanlı Devletini bitme
noktasına getiren Timur İmparatorluğu listeye girmiştir. Madem Timur
İmparatorluğu forsumuza girmiştir, o halde Cengiz İmparatorluğunun da doğal
olarak o listede bulunması gerekebilirdi belki.
Anadolu Selçuklu Devleti onaltı Türk Devleti
arasına sokulmamıştır ama, 1402 yılında Yıldırım Bayezit’i yenip Anadolu’yu
tarumar eden ve Osmanlı Devletini bitme noktasına getiren Timur İmparatorluğu
listeye girmiştir. Barthold, Timur’un aşağı tabakadan, yol kesici... birisi
olup, kendisini asilzade olarak tanıtmak ve Cengiz Han ile aynı soydan
geldiğini göstermek için sahte bir soy kütüğü düzenlemiş olduğunu
söylemektedir. Benzer bir görüş
Bahaeddin Ögel tarafından, Timur’un kendi atası saydığı Cengiz Han’a kadar
götürülmektedir. Ona göre, Cengiz Han akıllı bir eşkiyadan başka birşey
değildi. Olsun, madem Timur
İmparatorluğu bir Türk Devleti olarak Cumhurbaşkanlığı forsumuza girmiştir, o
halde Cengiz İmparatorluğunun da doğal olarak o listede bulunması gerekmez
miydi? Timur ve Cengiz Han ile ilgili alıntıları yaptığım kitapların Cumhuriyet
kuruluşları olan Türk Tarih Kurumu ve Milli Eğitim Bakanlığı yayını olması
üzerinde ayrıca düşünülmeli.[3]
Bir yanda Cumhurbaşkanlığı forsu, öte yanda Cumhuriyet kurumlarının forsu
nakzeden yorumları! Bu örneklerle Türk devletlerinin sayısını artırmaya ya da
azaltmaya çalışıyor değilim. Cumhuriyeti temsil niteliği taşıyan bir simgeyi
yaratırken bile içine düşülen garip çelişkileri vermeye çalışıyorum.
Cumhuriyeti devlet kurmakla özdeşleştiren ve fakat bunu yaparken, tarih şöyle
dursun, mantığı bile zorlayan anlayışa dikkat çekmek istiyorum.
Şimdi söyleyeceklerim ayrıntı sayılmalı.
Cumhurbaşkanlığı forsunda gösterilen Türk Devletlerinin kuruluş ve yıkılış
tarihleri ile kaynakların verdiği tarihler arasında da önemli uyuşmazlıklar
var. Örneğin forsta, Göktürk Devletinin 552-745 tarihleri arasında yaşadığı
belirtiliyor. Oysa Kafesoğlu, Göktürk Devletini, I. Göktürk, Doğu Göktürk, Batı
Göktürk ve II. Göktürk dönemleri itibariyle inceliyor. Diğer kaynaklar da bu
yöntemi benimsiyor. Göktürk Devleti
630-680 yılları arasında yoktur. Bu dönem, Kafesoğlu’nun anlatımı ile “bir
matem” devresidir.[4] Orhun Anıtlarında acı içinde anlatılan dönem
bu dönemdir. Cumhurbaşkanlığı forsunda Uygur Devletinin 1368 yılına kadar
yaşadığı belirtiliyor. Bu tarih I. Murad dönemine rastlıyor. Uygurlar bugün de
vardırlar elbette. Ama Uygurların kurduğu devletin bu tarihe kadar yaşamadığını
biliyoruz.
Bu çelişkilerin, Osmanlı Devletinin kuruluş
dönemine mekan olmuş bazı ilçelerimiz tarafından sorgusuz sualsiz tekrarlanması
elbette kaçınılmazdı. Bilecik’in Söğüt
İlçesindeki Ertuğrul Gazi türbesinin çevresi özenle düzenlenmiş. Geniş bir
alana, Mustafa Kemal’in büstünün yanı sıra onsekiz Türk büyüğünün büstleri
konmuş; altlarına da isimleri ve iktidar dönemlerini gösteren tarihler
yazılmış. Mete, Attila, Selçuk, Bumin,
Babür, Timur, Hazar, Alptekin ... gibi isimler yanında Ertuğrul ve Osman
Gazilerle birlikte Fatih’in de büstü de var. Türbe Ertuğrul Gazi’nin türbesi
olduğuna göre, kendisinden sonra gelecek Osmanlı Padişahlarının büstleri
konsaydı daha anlamlı olmaz mıydı? Ertuğrul’un torunları çünkü onlar. Pazaryeri ilçesinde[5]
Osman Gazi oğlu Pazarlu adına dikilen heykelin çevresine dizilmiş mermer
plakalar üzerine Türk Devletlerinin kurucularının isimleri, bayrakları, kuruluş
ve yıkılış tarihleri işlenmiş. Bu bilgilerle Cumhurbaşkanlığı Forsunda ve
Ertuğrul Gazi türbesinde verilen bilgiler arasında hiçbir uyum yok. Tarihler
arasında ise birkaç yıl değil, birkaç yüzyıllık farklılıklar var. Bozüyük
İlçesinde Belediyenin önüne konan büstler için de aynı tarih ve mantık
yoksunluğu geçerli.
Bu noktada forsun dışına çıkarak tarihçilerimizin
yorumlarına bakalım. İbrahim Kafesoğlu, Kırgız kavminin, Uygur Hakanlığını
yıkarak... (bu bölgenin) Moğollara... geçmesine... ,Orhun kültürünün ortadan
kalkmasına sebep olmak ... suretiyle Türk tarihinde oynadığı menfi rol
dikkatten kaçmamıştır diyor. Kırgızlar, Uygur Devletini 840 yılında
yıkmışlardı. Uygurlar da, yüz yıl önce, 745 yılında Göktürk Devletini yıkarak Türk tarihinde böylesi bir “menfi
rol” mü üstlenmiş idiler? Hangi Türk Devleti hangisini yıkmıştı sorusu listeyi
uzatabilir. Türk Devlet İdeolojisi açısından bakılınca, “Devlet kurma”
parantezinde algılanan bir tarih anlayışının, Cumhurbaşkanlığı forsuna, içinde
barındırdığı çelişkilerle birlikte
yansıması belki de anlaşılabilir bir olgudur.